EDİRNE İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Kültür, Sanat ve Turizm

KÜLTÜR, SANAT VE TURİZM

Anadolu ve Rumeli kültürünün buluştuğu yerdir Edirne.

Anadolu´yu Avrupa´ya birleştiren Trakya Yarımadası´nda yer alan Edirne´nin, konumu nedeniyle zengin bir kültür tarihi vardır. Tarih boyunca Anadolu´ya ya da Avrupa´ya göç eden değişik topluluklar, Edirne´den geçmişlerdir. Ancak bunlardan çok azı yöreye yerleşip uygarlık kurmuştur.

Edirne ve çevresinde yapılan kazılar, yöredeki ilk yerleşimlerin Neolitik Çağ sonlarında başladığını göstermektedir. Yörenin bilinen en eski halkı Traklar´dır. Traklar´ı Makedonyalılar ve Romalılar izlemiştir.

Roma İmparatorluğu´nun ikiye bölünmesiyle Edirne, Bizans Devleti´nin sınırları içinde kalmıştır. Uzun süren Bizans egemenliğinden sonra Edirne Osmanlı Devleti´ne katılmıştır.

Edirne´nin Avrupa´ya yakınlığı, Edirne kültürünü büyük ölçüde etkilemiştir. Bu nedenle Edirne kültürü Anadolu ve Trakya´nın
çok renkli bir mozayiği gibidir.

Edirne Osmanlı İmparatorluğun başkenti olarak tarihi boyunca bilim, kültür ve sanat alanında da bir çekim merkeziydi. Saray, cami, medrese, darüşşifa gibi kurumların yanı sıra Anadolu ile Balkanlar arasında köprü işlevi gören coğrafi yapısı da kentin sosyo-kültürel dokusunda belirgin rol oynadı.

Özellikle II. Murat ve II. Bayezit gibi hükümdarların himayesi altında Edirne´ye yerleşen bilim adamları Türkçe´nin bir bilim ve edebiyat dili olmasında büyük rol oynamıştı. Edirne bu dönemde kurulan 40´ın üzerindeki medresesiyle aynı zamanda bir Üniversite şehri kimliği de kazandı.


Kültür oluşumları ve hareketleri insan topluluklarını izleyerek Anadolu´dan Trakya topraklarına ve Balkanlara ulaşmış, yeni coğrafyalar üzerinde yerli kültürlerle kaynaşarak gelişmiştir. Bu etkileşim aynı zamanda Rumeli´den Trakya yönüne doğru bir çizgi de izler. Yolların ve kültürlerin kesişme noktasındaki Edirne bu gelişmede rol oynayan en önemli şehirlerden biridir.

Edirne´de günümüz yaşama biçiminin oluşmasında en önemli etken, Rumeli´nin değişik yerlerinden gelen göçlerdir. Bu göçlerle gelen halk toplulukları, yaşayış özelliklerini de birlikte getirmişlerdir.

Edirne´de canlı bir yaşama biçimi vardır. Tarımda makinalaşma, verim artışı ve bunların yarattığı zenginlik, bu canlılığın temelini oluşturur. Buna, son yıllarda hızla gelişen sanayi de eklenmelidir.
Anadolu´dan Türk müziğinin Balkanlara taşınmasında Edirne bir köprü görevi gördü. O nedenle kentin kültürel dokusu incelendiğinde Anadolu ve Rumeli´nin buluştuğu ve pek çok kültürden izler taşıdığı görülür. Edirne´de halk müziği ve halk oyunları da bu doğrultuda gelişmiştir.

EDİRNE EVLERİ

Taş duvar ve sıvayla örülmüş ahşap iskelet sistemleri ile yapılırdı. Bu evler genellikle yanındaki daha yüksek saçaklara çift eğri öğe ile bağlanan bir çatıyla örtülü, az derinde kalan locanın içine yerleştirilmiş merkezi girişi ile kusursuz bir simetriye sahipti.
Balkan Yarımadası´nın hemen her tarafında en küçüğünden en gösterişlisine kadar bütün evlerde "hayat" denilen bölümler vardır. Oda kapılarının açıldığı yer olan bu bölüm, doğrudan evin bahçesine bakan yönde 1,5-2 metrelik direkler üzerine dayandırılmıştır. Hayatların sonunda bir basamak yükseklikte dört köşe bir kısım ayrılarak, tahta sedirlerle çevrilirdi.
Evin harem ve selamlıklarında büyük kapıların açıldığı bahçe kısımları olan avluların uygun bir yerinde mermer bir çeşme bulunurdu. Bazı evlerde avluların ortasında küçük havuzlar, üzerine asma sardırılmış çardaklar vardı. Harem ve selamlık avlularından birbirine geçilecek küçük kapı bulunurdu.

MÜZELER VE ÖRENYERLERİ

EDİRNE MÜZESİ

Tarihçesi
Edirne´de ilk Müze Arkeoloji Müzesi adı altında 1925 yılında Selimiye Camisi avlusu içinde bulunan, 1569-l575 yılları arasında Selimiye Camisi ile beraber yapılan ve Mimar Sinan´ın eseri olan Dar-ül Kurr´a Medresesinde açılmıştır.
Edirne Osmanlı Devletine yaklaşık 91 yıl başkentlik ettiğinden, saray halk sanatını etkilemiş ve etnografya açısından zenginleştirmiş, bu nedenle ikinci bir müzeye gereksinme duyulmuştur. Etnografya Müzesi adı altında ikinci kez bir Müze yine Selimiye Camisinin avlusunda bulunan Dar-ül Tedris adı verilen Medrese de 25 Kasım l936´da açılmıştır. Bu müzeye Milli Eğitim Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü para yönünden katkıda bulunmuş, Ankara ve İstanbul Müzelerinden bazı değerli eşyalar armağan edilmiştir.
Son yıllarda satın alma, kazı ve bağış yoluyla müzeye giren eserler çoğalmış, dolayısıyla ziyaretçi sayısı da artmıştır. Sonuçta modern bir müzeye gereksinme duyulmuş, 1971 yılında "Arkeoloji ve Etnografya Müzesi" adı altında modern bir müze açılmıştır.
Dar-ül Tedris Medresesindeki müze "Türk İslâm Eserleri Müzesi" olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

ETNOGRAFYA BÖLÜMÜ: Girişte solda, Edirneli bir şahsın hediye ettiği tuğralı gümüş eserler ile diğer ev eşyalarından oluşan aile yadigârı bir koleksiyon, hemen yanında Selimiye Camisi mihrabına serilmiş olan Gördes tipi halı seccade ile XIX. y.y.´a ait Şarköy kilimleri yer almaktadır. Yine aynı sıradaki üç vitrinden ilkinde Osmanlı Padişahları döneminde basılan sikkeler, ikincisinde temel hafriyatları sırasında çıkan defineler, üçüncüsünde ise yurt dışına kaçırılırken gümrük kapılarında yakalanıp müzeye getirilen sikkeler bulunmaktadır.
Salonun en önemli köşelerinden biri sünnet ve gelin odasını yansıtan kısımdır. Sünnet yatağı 22 adet bindallı bohçanın bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş, üzerine de XVIII. y.y.´a ait Atlas üzerine işlenmiş değerli bir yatak takımı serilmiştir.
Sünnet ve Gelin Odasının duvarında bulunan XVII.yy. sonuna ait olan "Edirnekarî" yüklük dolabı kapağı devrinin en güzel örneklerinden biridir.
İç salonun ortasında bulunan vitrinlerde sarayda kullanılmış stil örtüsü, kahve takımları, deniz kaplumbağası kabuğundan yapılmış kaşıklar, tombak ibrikler, gülabdanlar, billurdan nargile takımları ile XIX yy. Edirne kadın ve erkek kıyafetleri mankenler üzerinde sergilenmektedir. Yine aynı salonda bulunan oturma odası ile, Edirnekarî tekniğiyle yapılmış para çekmeceleri, yazı çekmeceleri ve sandıklar ilgi çekicidir.
El sanatları bölümüne geçmeden sağda ve solda bulunan vitrinlerde üzerinde çok çeşitli motiflerin bulunduğu çevreler ile Atatürk´ün Edirne´ye geldiği zaman kullandığı battaniyesi ve Balkan Harbinde kullanmış olduğu harita yer almaktadır.
El sanatları bölümünde bir köy mutfağı, halı, kilim ve hasır dokuma tezgâhları, ayakkabı yapımında kullanılan aletler, çiftçilikte kullanılan tarım araç gereçleri ve bir fayton bulunmaktadır.

ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ:
Girişte sağda 1936-1939 yılları arasında yörede ilk defa yapılan tümülüs kazılarını gösteren fotoğraf panosu, solda ise Trakya´nın antik yerleşim yerlerini gösteren harita yer almaktadır.
Duvar boyunca sergilenen taş eserler üç bölümdür.
1- Yazıtlar
2- Mimari parçalar
3- Steller
Pişmiş topraktan yapılmış kadın başlarının yer aldığı vitrin, Antik Çağ´dan günümüze değin kadınların saç modellerini göstermesi yönünden ilgi çekicidir. Kaçak eserler vitrininde, yurtdışına kaçırılırken yakalanan çeşitli dönemlere ait eserler sergilenmektedir.
Trakya kült belgesi vitrininde, harp sanatında ve binicilikte gayet maharetli olan ve öldükten sonra tanrılaştırılan Trakya süvarilerinin betimlendiği süvari stelleri yer almaktadır.
Duvar boyunca yine Roma dönemine ait heykeller sıralanmaktadır.
Dört adet fosil vitrininde, yörede işletilen kum-çakıl ocakları ile kömür ocaklarından çıkan ve günümüzden bir milyon yıl öncesinden başlayıp 30-35 milyon yıl öncesine kadar değişik dönemlere tarihlenen çeşitli hayvanlara ait fosil parçaları sergilenmektedir.
Büyük bir Trak kabilesi olan Odrislerin Edirne´nin 5 km. kuzeybatısında kurdukları ilk şehir yerleşmeleri Odrisia´ya ait Prehistorik eserlerden taş baltalar, elle yapılmış kaba hamurlu çentik bezemeli çömlek parçaları, taç el değirmeni salonun ortasında bulunan yatay vitrinde sergilenmektedir.
Hacılar Dolmeni, Arpalık dolmeni ve Taşlıca Bayır Tümülüs kazılarından çıkarılan mezar hediyeleri kendi adları ile anılan vitrinlerde sergilenmektedir. Ortada yatay iki vitrinden birinde Hellenistik krallara ait Trakya sikkeleri, diğerinde ise beylikler devrine ait sikkeler, dikey iki vitrinde kronolojik sıraya göre Roma ve Bizans sikkeleri sergilenmektedir.
Müzenin bahçesinde İon, Aiol, Korinth, Bizans sütun başlıkları, çeşitli mimari parçalar sergilenmektedir. Bunlar dışında üzeri mitolojik varlıklarla süslü Roma dönemine ait ve üzeri Eros kabartmalı sunak ile Lalapaşa Hacılar Köyünden getirilmiş dolmen ve menhirler ilgi çekici eserlerdir

TÜRK İSLÂM ESERLERİ MÜZESİ

Eserler Selimiye Camisi avlusu içinde bulunan Dar-ül Tedris Medresesinde 14 odada sergilenmektedir.
PEHLİVANLAR ODASI: Kırkpınar güreşlerinde baş pehlivan olmuş güreşçiler ile Kırkpınar ağalarının resimleri sergilenmektedir. Ayrıca mankenler üzerinde bir güreşçi ve Kırkpınar ağası canlandırılmıştır.
TEKKE EŞYALARI ODASI: Müzenin en önemli odalarından biridir. Tekkeler kapatıldıktan sonra bir araya getirilen eşyaların sergilendiği odadır. Duvarlarda asılı olarak el yazması hat örnekleri, II. Beyazıd Camisinin kündekari tekniği ile yapılmış 2 adet kapı kanadı, II. Selim´in Selimiye Camisine hediye ettiği el yazması Kur´an-ı Kerim ile çeşitli eşyalar burada sergilenmektedir.
ÇORAP ODASI: Yurdun değişik yörelerinden toplanmış el örgüsü yün çoraplar sergilenmektedir.
İŞLEME VE LEVHA ODASI: Atlas üzerine ipekle işlenmiş levhalar, kumaş üzerine aplike edilmiş pul koleksiyonları, nişler içinde Osmanlıca yazı işlemeli peşkirler, çevreler ve örtüler yer almaktadır.
SİLÂH ODASI I-II: XVII yy. sonu ile XVIII. yy.la ait Osmanlı çakmaklı tüfekleri, zırhlar, miğferler, süvari kılıçları, teberler, kalkanlar, kolçaklar, arboletler, oklar, kamalar ile mankenler üzerinde yeniçeri kıyafetleri sergilenmiştir.
BALKAN HARBİ ODASI: Balkan Savaşında kullanılan kanlı sancak, süpürge tohumundan yapılmış ekmek ve Edirne Müdafii Şükrü Paşa´nın resimleri sergilenmektedir.
ÇİNİ VE SERAMİK ODASI: XVIII. yy. sonu ile XIX. yy. başına ait Çanakkale seramik ve testileri, erken Osmanlı seramikleri, XV, XVI ve XVII. yy.a ait Osmanlı duvar çinileri yer almaktadır.
SARAYİÇİ ODASI: 1973 yılında saray içinde yapılan kazıda meydana çıkan ve Edirne Sarayına ait olan XVII.yy. duvar çinileri sergilenmektedir.
EDİRNE MİSAFİR ODASI: Kristal ayna ve konsol, koltuklar ile duvarlarda ipek böceği kozasından yapılmış resimlikler sergilenmektedir.
MUTFAK EŞYALARI ODASI: Edirne sarayında kullanılan mutfak araç gereçleri kullanılmaktadır.
ÖLÇÜ ALETLERİ ODASI: El kantarları, astronomi ile ilgili yükselti tahtaları, kum saati, okka ve arşınlar sergilenmektedir.
AĞAÇ İŞLERİ ODASI I-II: Edirnekâri tekniğiyle yapılmış olan ahşap eserler sergilenmektedir.
GALERİ: XV. yy.dan sonra yok olmuş, yıkılmış Edirne Camilerinin, hanlarının, hamamlarının, çeşmelerinin ve sebillerinin yazıtları ile XIX. yy´ın sonlarında yapılmış Edirne evlerinin tavan göbekleri sergilenmektedir.
İç Avlu artık yok olmuş durumdadır. Vaka-i Hayriye olayını zarar görmeden atlatabilmiş ve zamanımıza kadar gelebilmiş olan yeniçeri mezar taşları koleksiyonu ise ayrı bir önem taşımaktadır.

ÖRENYERLERİ

ENEZ ANTİK KENTİ:
Enez ( Ainos ) tarihi dönemlerde çok önemli bir liman iken bugün kıyıdan 3.5 km içeridedir. Tarih boyunca birçok kereler restore edilmiş olan Enez Kalesi görülmeye değer. Aynı zamanda M.Ö. 6 ıncı yüzyıla dayanan bir kilise, bazı oyma mezarlar ve suları berrak bir de plajı bulunmaktadır.

DOLMENLER (MENHİR, TAŞ MEZARLAR):
Lalapaşa ilçesinde İ.Ö.2000 sonları ile İ.Ö. 1000 başlarından kalma ´Dolmenler´ (menhir, taş mezarlar) bulunmaktadır. Yapılan kazılarda mezar içlerinde bazı araçlar (Göz yaşı şişesi, madeni takılar) bulunmuş ve bunlar Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi´nde sergilenmektedir.

SARAYLAR

EDİRNE SARAYI:
Sultan I. Murad tarafından yaptırılan ilk saraydan sonra, Sultan II. Murad döneminde Tunca´nın batısında, çok büyük bir alan üzerine 1450´de Edirne Sarayı´nın inşaatına başlandı. Sultan´ın 1451´de ölümünden sonra oğlu Fatih Sultan Mehmed tarafından yapı tamamlatıldı. Kalıntılar arasında, Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Babusseade, Matbahi Amire ve Adalet Kasrı´dır.

CAMİLER VE KİLİSELER

SELİMİYE CAMİ (MERKEZ):
Mimar Sinan´ın 80 yaşında yarattığı ve "Ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihinin baş eserlerindendir.
Edirne´nin ve Osmanlı İmparatorluğunun simgesi olan cami, kentin merkezinde yer almaktadır. Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan´ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da göstermektedir.
Kesme taştan yapılan cami, 2475 m2´lik bir alanı kaplar. Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m olan, 31,30 m çapındaki kubbesiyle ilgi çeker. Ayasofya´nın kubbesinden daha büyük olan kubbe 6 m genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan sekiz büyük payeye oturur.
Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş yapıtlarındandır. Yapının çini süslemelerinin, Osmanlı ve Dünya sanatında ayrı bir yeri vardır. XVI. yy. çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, ´sıraltı´ tekniğinde olup, İznik´te yapılmıştır.
Selimiye camisinin 3,80 m çapında 70,89 m yüksekliğinde, üçer şerefeli dört zarif minaresi vardır. Cümle kapısının iki yanındakiler üçer yollu olup, her şerefeye ayrı merdivenlerden çıkılır. Diğer iki minare ise birer yolludur.
Bir külliye olarak inşa edilen yapının, geniş dış avlusunda Darüssıbyan, Darülkur´a ve Darülhadis yapıları bulunmaktadır.

ÜÇ ŞEREFELİ CAMİ (MERKEZ):
1443-1447 yılları arasında, II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Cami Osmanlı sanatında, erken ve klasik dönemler üslubu arasında yer alır. Burada ilk kez uygulanan bir planla karşılaşılmaktadır. 24 m çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar payesi olmak üzere altı dayanağa oturur. Yanlarda daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır. Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen planlıdır. Bu planı Mimar Sinan, İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimi ile uygulamıştır. Ayrıca Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır. Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir. Üç şerefeli cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır.
Camiye adını veren üç şerefeli abidevi minare, 67,62 m yüksekliğindedir. Her şerefeye ayrı yollardan çıkılmaktadır. Caminin süslemeleri de ilginçtir. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir.

MURADİYE CAMİ (MERKEZ):
Muradiye mahallesinde, Sarayiçi´ne egemen bir tepeye II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Yazıtında tarih yoktur. Yan mekanlı (zaviyeli) camilerin en güzel örneğidir. Cami, dış görünüşünün yalınlığına karşın,iç süslemesi yönünden XV. yüzyıl Osmanlı sanatının dikkat çeken yapıtlarındandır. Mihrap ve duvarları kaplayan çiniler, Türk çini sanatının en güzel örneklerindendir.

II. BAYEZİT CAMİ VE KÜLLİYESİ (MERKEZ):
Tunca Nehri kıyısında, şehir merkezine 2 km uzaklıkta bulunan külliye, Edirne´nin en önemli yapıtlarındandır. Cami, tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, erzak depoları ve diğer bölümleriyle geniş bir alana yayılmıştır. II. Bayezıt´ın 1484-1488´de yaptırdığı külliyenin mimarı Hayreddin´dir. Çok etkileyici bir görünümü olan külliye, küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür.
Yapıların en ilginci 20,55 m çaplı, tek kubbeli, iki minareli anıtsal camidir. Ana kubbeli mekanın yanlarında dokuzar kubbeli Tabhane (kitap basım yeri) bölümleri vardır. Bu bölümler doğrudan dışarı açılmaktadır. Mermer mihrap ve minber yalın görünüşlüdür. Somaki mermerden, son derece zarif hünkar mahfili, Edirne´deki ilk örnektir.

ESKİ CAMİ (MERKEZ):
Edirne´de Osmanlılardan günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapıdır. 1403’de Emir Süleyman tarafından yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414´te bitirilmiştir. Mimarı, Konyalı Hacı Alaaddin, kalfası Ömer ibn İbrahim´dir.
Yıldırım Camii (Merkez): Edirne´nin XIV. yüzyıldan kalma en eski camisi olup, şehir merkezine 3 km uzaklıktadır. Gerek planı, gerekse sütun başlıkları, yapının haç planlı bir Bizans kilisesi olduğunu göstermektedir. Yıldırım Bayezıt adına camiye dönüştürülürken (1400) temel dışında yeniden yapılmıştır. Ancak kıble yapının eksenine uymadığından, mihrap, haç kollarından birinin köşesine konmuş, eğimli bir görünüş almıştır. Günümüzdeki görünümüyle dört kemerli, kubbeli ve tek minareli camidir.

FATİH CAMİ (ENEZ AYASOFYASI-ENEZ):
Bizans döneminden kalan yapı, oldukça büyüktür. Köşe duvarlı, haç planlı kiliseler grubundandır.
Yapı, Osmanlı döneminde güneydeki kola mihrap ve minber yerleştirilerek camiye dönüştürülmüştür. Uzunlamasına gelişmiş haç planı ile Orta Bizans, dış yüzdeki tuğla süslemeleriyle de geç Bizans dönemi özellikleri göstermesi bakımından ilginçtir. Cami günümüzde yıkık durumdadır.

SOKULLU KÜLLİYESİ (KASIM PAŞA KÜLLİYESİ-HAVSA):
Havsa ilçesinde, Edirne yolundadır. 1576-1577´de Sokullu Mehmet Paşanın oğlu Kasım Paşa adına Mimar Sinan´a yaptırılmıştır. Külliye; iki kervansaray, cami, medrese, imaret, çifte hamam, tekke, köprü ve arastadan oluşuyordu. Günümüzde yalnızca cami, hamam, cami avlusuna dayalı ve ne olduğu anlaşılamayan ocaklı-nişli bir duvar, arastanın ortasında cami ile kervansarayı bağlayan dua kubbesi ve külliyeye daha sonra eklenmiş çeşme görülmektedir.

SWETİ GEORGE KİLİSESİ (MERKEZ):
Edirne´nin Kıyık semtinde 1880 yılında inşa edilmiştir. 1889´da dekore edilen kilisedeki yazılar Slav Bulgarcası ile yazılmıştır. Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tablolar vardır. Yapı bakımlı durumdadır.

YAHUDİ HAVRASI (MERKEZ):
Edirne´nin Kaleiçi mevkiinde olup, 1902-1903 yıllarında inşa edilmiştir. Bugün yıkık durumdadır

KERVANSARAYLAR
Sokak üzerinde bir sıra dükkânı bulunan ve klasik Osmanlı mimarlığının ilginç örneklerinden olan Rüstem Paşa Kervansarayı, Kanuni Sultan Süleyman´ın ünlü sadrazamı Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan´a yaptırıldı.
Ekmekçioğlu Ahmed Paşa Kervansarayı, I. Sultan Ahmed´in emri ile Defterdar Ekmekçioğlu Ahmet Paşa tarafından 1609 senesinde yaptırıldı.

KÖPRÜLER
Edirne´deki önemli yapı türlerinden biri de köprülerdir. Edirne´nin içinde bulunan ve Sinan devrinin Edirne dışında inşa ettiği köprülerin güzelliğine başka kentlerde erişilememiştir.

Bu kentteki köprülerin en eskisi Bizans İmparatoru Michael Palaiologos (1261-1282) dönemindendir. Köprü sonradan Gazi Mihal Bey tarafından yeniletildiğinden onun adı ile anılır (1420). 1640´da Kemankeş Kara Mustafa Paşa bu yirmiyedi gözlü köprüye sivri kemerli Tarih Köşkü´nü ekletmiştir. 1451´de yapılan Şahabettin Paşa (Saraçhane) Köprüsü on iki ke- merli ve on bir ayaklıdır.
1452´de Fatih döneminde yaptırılan Fatih Köprüsü, 1488´de Mimar Hayrettin´in yapıtı olan Bayezid Köprüsü, 1560´da Mimar Sinan´ın eserleri arasında yer alan Saray (Kanuni) Köprüsü, 1608-1615 yılları arasında Sedefkar Mehmed Ağa´nın yaptığı Ekmekçizade Ahmed Paşa Köprüsü, 1842-1847 yılları arasında Meriç´le Arda´nın birleştiği yerde tamamlanan Meriç Köprüsü (Yeni Köpıü) Edirne´nin en önemli köprüleridir.

ÇARŞILAR
Geçiş yolları üzerinde bulunan kentin gelişme döneminde hem artan ekonomi ve ticaret yoğunluğunu karşılamak hem de cami ve imaretlere gelir sağlamak amacıyla birçok han, bedesten ve çarşı inşa edildi.
1417-1418 yılları arasında Çelebi Sultan I. Mehmed tarafından Mimar Alaeddin´e Eski Cami´ye vakıf olarak bir bedesten yaptırıldı.
1569´da Hersekli Semiz Ali Paşa´nın Mimar Sinan´a yaptırdığı Ali Paşa Çarşısı yüz otuz dükkândan oluşmaktadır.. Çarşısı üç yüz metre uzunluğunda olup, altı kapılıdır. 73 kemerli, 255 metre uzunluğunda, 124 dükkândan oluşan arasta, III. Murad (1574-1595) tarafından Selimiye Camisi´ne vakıf olmak üzere Davut Ağa´ya yaptırıldı.


KORUNAN ALANLAR
EDİRNE GALA GÖLÜ TABİATI KORUMA ALANI

KONUMU: Marmara Bölgesinde, Edirne ili, Enez ilçesi, Karpuzlu ve Koyun Tepe köyleri sınırları içerisinde yer almaktadır. Alanın büyüklüğü 2369 Ha. dır.
ULAŞIM: Sahaya; Eceabat-Keşan-Enez yolu ile ulaşılmakta olup, Enez ilçesine 10 km. uzaklıktadır.
ÖZELLİKLERİ: Sulak saha, göl ve orman ekosistemlerini ve bu ekosistemlerde barınan çeşitli canlı türlerini ihtiva etmesi, 111 kuş türünün varlığı, nesli tehlikeye düşmüş veya nadir türleri, özellikle tepeli pelik, pelikan, çeltikçi ve küçük karabatak gibi nesli son derece azalmış türleri barındırması özelliklerini oluşturmaktadır.
Koruma, bilimsel araştırma ve tabiatın önemi konusundaki bilinci arttırmaya yönelik tesis ve düzenlemelerin getirilmesi esas amacı oluşturmaktadır.Giriş -kontrol kulübesi, otopark, koruma binası ve gözetleme yeri ve kule yapılması öngörülmektedir.
Kuş populasyonunun ve göl ekosisteminin ekolojik durumu(göl seviyesindeki değişmeler, tuzluluk oranı, derinlik, plankton ve fitoplakton,ısı gibi) araştırılacak ve izlenecek konulardır.

PLAJLAR
Edirne,Ege Denizi sahilinde Saros körfezinde kumsallarla kaplı,nitelikli bir kıyı şeridine sahiptir.Bu kıyılar Keşan ve Enez ilçelerinin mülki hudutları içinde yer alır.Kıyı kullanımına elverişli plajlar; Keşan’da Sazlıdere, Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve Yayla ile Enez’de Karaincirli, Vakıf, Gülçavuş, Sultaniçe ve Enez plajlarıdır.

SPORTİF ETKİNLİKLER

ORMAN BAKANLIĞI ORMAN KAMPLARI
Ormaniçi dinlenme yerleri çadırlı, motokaravan ve karavan yerleri olarak gençlerin tatillerinde dinlenebilecekleri yerlerdir.
YARARLANMA KOŞULLARI
Yabancı gençlerde IYHF, ISIC kartı olanlar, yerli gençlerde 12-26 yaş grubunda olduğunu kanıtlayıcı belgeleri (öğrenci kimlik kartı, nüfus cüzdanı) olanlar yararlanabilir.
Yerli ve yabancı öğrenciler broşürde belirtilen rakamlardan %50 indirimli olarak faydalanacaklardır. Ücretler tesislerin bulunduğu yerlere ve özelliklerine göre değişmektedir. Yabancılar günlük kur üzerinden TL olarak ödeme yapacaklardır.

GENEL BİLGİLER
Kimliklerini ibraz etmek kaydıyla öğrencilere ve gençlere %50 indirim uygulanır.
Yoğun kullanım sezonunda geceleme 15 gün olarak sınırlıdır.
7 yaşından küçük çocuklar için bu tarife uygulanır.
Çadır, motokaravan ve karavan yerleri için alınacak ücretin içinde 4 kişi dahildir. 4 kişiden fazla her kişi için ayrıca ücret alınır.
Büyük minibüs, otobüs olarak mütaala edilir.

REZERVASYON: Tesislerin adres ve telefonlarına direkt olarak yapılmaktadır.

EDİRNE ORMAN KAMPLARI
Gökçetepe Orman Kamp
Gökçetepe Köyü,Keşan/EDİRNE
Tel:0 284 767 72 35 - 212 68 18
Lavabo,büfe,su,elektrik,WC-duş
Süre:1 Haziran-31 Ekim
Danişment Orman Kampı
Danişment-Keşan/EDİRNE
Tel:0 284-737 46 46 - 714 45 43 Lavabo,büfe,su,elektrik,WC-duş
Süre:1 Haziran-31 Ekim

KUŞ GÖZLEM ALANI
Meriç Havzası
İl: Edirne
İlçeler: Enez, İpsala
Yüzölçümü: 700 ha
Rakım: Deniz Seviyesi
Koruma: Var
Başlıca Özellikleri: Tatlısu gölleri, kıyı lagünleri
Kuş türleri: Küçük balaban (50 çift), gece balıkçılı (200 çift), alaca balıkçıl (300 çift), erguvani balıkçıl (100 çift), çeltikçi (100 çift), kaşıkçı (40 çift), bataklıkkırlangıcı (200 çift), küçük sumru (200 çift) ve bıyıklı sumru (500 çift) için önemli bir üreme alanıdır. Küçük karabatak (maks. 1450), tepeli pelikan (maks. 291), kuğu(maks. 2030), ötücü kuğu (maks. 214) ve elmabaş patka (maks.15.528) dahil olmak üzere büyük sayıda sukuşu (maks. 48.440) kışı burada geçirir.


NE YENİR?

Edirne´ye özgü yiyeceklerin başında Edirne´nin meşhur tava ciğeri gelmektedir.Edirne´yi ziyaret edenler Edirne´nin tava ciğerini yemeden kentten ayrılmazlar.

NE ALINIR?

Edirne’de Tarihi Alipaşa kapalı çarşısının otantik ortamında alış-veriş yapabilirsiniz. Özellikle Edirne ‘ye özgü ürünlerin satıldığı Selimiye arastasında Edirne’nin meşhur Deva-i Misk tatlısını , peynir şekerini , misk sabununu; Arasta çarşısındaki sahaflardan ise her türlü kitap ihtiyacınızı ve Edirne’nin en işlek caddesi olan Saraçlar caddesinde Edirne’ye özgü bir ürün olan badem ezmesini ve El Sanatları Mağazasından Edirne’ye özgü el sanatları ürünlerinden satın alabilirsiniz. 

Çavuşbey Mahallesi Hükümet Aralığı Sokak No4 Vilayet Yanı Merkez/EDİRNE - 284 212 61 22

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.